Tel Megiddo: Armageddon’un Antik Fısıltıları
Günümüz İsrail’inde, bereketli Jezreel Vadisi’nin kalbinde, efsanelerle ve harabelerle çevrili bir yer yatıyor: Tel Megiddo. Kutsal metinlerde “Armageddon” olarak anılan bu antik şehir, tarihin en büyüleyici arkeolojik alanlarından biri. Bir zamanlar Mısır ile Mezopotamya’yı bağlayan ana ticaret yoluna hâkim olan bu stratejik kale, savaşların, kralların ve peygamberlerin hikâyelerini fısıldıyor. Tel Megiddo, sadece bir arkeolojik alan değil; insanlık tarihinin katman katman yazıldığı, güç ve kehanetin buluştuğu bir palimpsest.
Megiddo’nun en çarpıcı özelliklerinden biri, MÖ 900 civarında inşa edilen Demir Çağı su sistemi. Kuşatma zamanlarında şehrin suya erişimini sağlamak için tasarlanan bu yeraltı mühendislik başarısı, devasa dairesel bir şaft ve tünellerle hayat bulmuş. Bu sistem, antik dünyada teknolojinin ve planlamanın ne kadar ileri olduğunu gösteriyor. Şaftın derinliklerine inen ziyaretçiler, taşın içinde yankılanan işçilerin azmini ve zekâsını adeta hissedebiliyor.
Kazılar, Megiddo’nun MÖ 3000’e kadar uzanan 20’den fazla yerleşim katmanını ortaya çıkardı. Her katman, bir imparatorluğun yükselişini veya çöküşünü anlatıyor. Kenan tapınaklarından, görkemli İsrail saraylarına kadar uzanan bu kalıntılar, Megiddo’nun bir zamanlar bölgesel bir güç merkezi olduğunu kanıtlıyor. Şehir, tarih boyunca sayısız medeniyetin gözdesi olmuş; Mısırlılar, Kenanlılar, İsrailliler ve Asurlular burada iz bırakmış. Her taş, bir zaferin veya yenilginin sessiz tanığı.
Megiddo, sadece tarihî bir alan değil; aynı zamanda kıyamet kehanetleriyle anılan bir sembol. İncil’de “Armageddon” olarak geçen bu yer, nihai bir savaşın sahnesi olarak tasvir edilir. Ancak Tel Megiddo’yu ziyaret edenler için, burası sadece kehanetlerin değil, insanlık tarihinin derinliklerinin de bir yansıması. Kenan tapınaklarının kalıntıları, kraliyet ahırları ve su tünelleri, geçmişin ihtişamını ve kırılganlığını anlatıyor.
Bugün, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Tel Megiddo, Jezreel Vadisi’nde dimdik ayakta. Ziyaretçiler, bu antik şehrin harabeleri arasında dolaşırken, taşların unuttuğumuz hikâyeleri fısıldadığını duyabilir. Megiddo, sadece bir arkeolojik alan değil; insanlığın zaferlerini, mücadelelerini ve hayallerini saklayan bir zaman kapsülü.